MURİS MUVAZAASI-MİRASÇILARDAN MAL KAÇIRMA
Muvazaa Arapça kökenli bir sözcüktür. Muvazaa kelimesi “danışıklı işlem” anlamına gelmektedir. Muvazaalı işlemler, gerçeğe uygun olmayan sahte görünüm içeren işlemlerdir. Mirasçılardan mal kaçırma kastıyla muvazaalı işlem yapılmasının değerlendirildiği 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, muris muvazaası kavramını şekillendiren en önemli karardır. Kararda özetle miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırma kastıyla, esasen bağışlamak istediği tapuya kayıtlı bir taşınmazını esas amacını gizleyerek tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamasıyla muris muvazaasının meydana geldiği kabul edilmektedir. Belirtilen kararda muris muvazaasının varlığının kabulü için tapuya kayıtlı taşınmaz malın mirasçılardan mal kaçırma kastıyla esas amacın gizlenmesiyle devredilmesi durumunda muris muvazaasının varlığının tartışılabileceği vurgulanmıştır. Miras bırakanın, Tapu Sicil Memuru önünde tapuya kayıtlı taşınmaz malının satışına yönelik iradesini beyan etmesi gerekmektedir. Miras bırakanın görünürdeki iradesi
olan satış sözleşmesi, TBK m. 19’a göre muvazaalı olduğundan dolayı geçersiz olacaktır. Gizli irade olan bağış sözleşmesi ise şekil şartlarından yoksun bulunması nedeniyle geçersiz sayılacaktır.
MURİS MUVAZAASININ VARLIĞI İDDİASIYLA AÇILAN DAVA
Muris Muvazaasının varlığı iddiasıyla açılacak dava muris muvazaası sebepli tapu iptal ve tescil davasıdır. Bu davanın kabulü halinde verilen karar ile tapuda resmi şekilde yapılmış olan tescil iptal edilerek iptal edilen tasarrufa konu taşınmaz mal mirasçılara payı oranında tescil edilecektir. Bu davada genel görevli mahkeme niteliğinde olan Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olup taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülecektir. Muris Muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davası
saklı payı olan ve olmayan muvazaalı işlemden zarar gören(taşınmazın devrinden sonra mirasçı olanlar da dahil) bütün mirasçılar açabilecektir. Bu davada husumet tapuda kayıtlı olan malike yöneltilecektir. Miras bırakan hayattayken muris muvazaasına dayanan tapu iptal ve tescil davası açılamaz. Muvazaalı işleme dayalı olarak taşınmazı edinen kişinin taşınmazı 3.kişiye devretmiş olması halinde tapu iptal tescili talep edilemeyecek olup hak alacağa dönüştüğünden miras payı oranında alacak davası açılabilecektir.
Muris muvazaasının konusu sadece taşınmazın devrine ilişkin olabileceğinden muris muvazaası iddiasıyla açılacak dava, tapu sicilinin düzeltilmesi davası olarak nitelendirilmektedir ve bu dava dürüstlük kuralına aykırı olmayacak şekilde uzun bir süre sonra açılması halinde dahi zamanaşımına tabi olmayacağı kabul edilmektedir.
Yargıtay içtihatlarıyla şekillenen muris muvazaası hukuki sebepli davanın açılması durumunda öncelikli olarak miras bırakanın asıl irade ve amacı tespit edilmelidir. Muvazaalı olduğu iddia edilen devirin yapılması sırasında miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırma kastıyla işlemi yaptığı açık ve net şekilde belirli değilse muvazaa iddiasının kabul edilmemesi gerekmektedir. Yargıtay içtihatlarına göre miras bırakanın gerçek iradesinin tespitinde;
- Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri,
- Toplumsal eğilimler,
- Olayların olağan akışı,
- Miras bırakanın muvazaalı olduğu iddia edilen sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,
- Muvazaalı olduğu iddia edilen sözleşmenin diğer tarafının alım gücünün olup olmadığı,
- Satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark,
- Taraflar arasındaki beşeri ilişki
- Muvazaalı olduğu iddia edilen taşınmazların gelir getirip getirmediği,
- Muvazaalı olduğu iddia edilen devir konusu maldan devir öncesi ve sonrası dönemlerinde kimin yararlandığı mahsul varsa mahsulün kim tarafından toplandığı,
- Miras bırakanın mal satmaya ihtiyacının olup olmadığı mal satmaya ihtiyacı varsa bu ihtiyacının kaynağı
- Miras bırakan ile miras paylarının ihlal edildiğini iddia eden mirasçılar arasındaki sosyal ilişki
gibi hususlar değerlendirilmelidir.
Miras hukukuna ilişkin düzenlemeler Türk Medeni Kanunu’nda yapılmıştır. TMK’da düzenlenen emredici hükümler haricinde miras hukukuna ilişkin sözleşme ve hukuki işlemlerin yorumunda “ölenin son arzularına saygı'” ilkesine riayet edilmesi gerekmektedir. Ancak “ölenin son arzularına saygı” ilkesi miras bırakanın hukuka uygun tasarrufları için söz konusudur. Miras bırakanın hukuka aykırı tasarruflarında “ölenin son arzularına saygı” ilkesinin uygulanmasıyla ortaya çıkacak sonuç TMK’nın emredici hükümlerine aykırılık teşkil edeceğinden muris muvazaasının söz konusu olduğu durumunda belirtilen ilkenin uygulanması söz konusu olamayacaktır.